Günümüzün en moda ifadelerinden biri oldu. Konu ile ilgili seminerler verilmekte, kitaplar bolca satmakta. Herkes zamanını planlamak istiyor fakat bir taraftan da yapmak istediği şeyler için çokça “zamanım yok” cümlesini kuruyor. Peki gerçekten kendimize zaman ayırmak istiyor muyuz?
Göz ardı edildiğini düşündüğüm diğer bir konu; herkesin kendine ait olan biyolojik saati. Biyolojik saatinde bir kitabı var. Kimse bundan bahsetmiyor. Her bireyin yaklaşık 70 bin hücreden oluşan ve ruh ile işbirliği içinde olduğu, şahsına münhasır bir giysisi var. Zamanı planlarken onu bu plandan ayrı tutmak mümkün değil.
Hangi saatte uyanır? Aslında hangi saate uyanmak ister? Belirlenen yemek aralarında mı, yoksa kendi saatine göre mi doymak ister? Yapmak zorunda olduğu işleri, yerine getireceği zaman diliminde mi verimli? Yoksa gerçekten gün içinde verimli olduğu başka bir saat dilimi mi var?
Tüm bunları gözden geçirirken; genel kabul görür tavsiyeler ise şöyle;
Kişinin,
1) Günlük, haftalık ve aylık “yapılacaklar” listesinin olması,
2) Listede; delege edilecekler, mail yolu ile iletilecekler, telefon ile ulaşılacaklar ve bizzat bireyin yapacaklarının sıralanması,
3) Ertesi güne sarkan işlerin gün sonunda değerlendirilmesi,
4) En önemli veya sizi bunaltan işleri sabahtan dinç bir zihin ve beden ile halledebilir, böylece günün tüm ağırlığını erkenden üzerinizden atabilirsiniz.
5) Kendinize bir mola verip günü 2 ye bölmek. (hem dinlenmenize, hem yapılacaklara yeniden yoğunlaşmanızı sağlayacaktır)
6) Ajanda tutma alışkanlığı elde etmek. Sürekli takip etmek istediğiniz notları post-it e yapıştırarak defterde fazlaca karalamayı önlemiş oluyorsunuz.
7) Mükkemmelliyetçi olmak yerine biraz daha esnek olabilmeyi sağlamak.
ZAMAN PLANLAMASI
30
Kas