KORKU: ÖĞRENİLEN SÖZCÜK GRUPLARI
Korkuyu tanımlarken; korkunun olmadığını, her zaman bir şeyle ilişkilendirilerek öğrenilen “korku” olduğundan bahsetmiştik.
Öğrenilen düşünce, korkuyu doğururken, aynı zamanda hazzı da besler. Korkuyu anlamak için hazzı da anlamalıyız. Bunlar birbiri ile bağlantılı ve birini anlamadan diğerini anlamak zordur. Anlayabilmek için; günlük hayatta bilinçli bazen de bilinçsiz olarak kullandığımız sözcükler önemlidir. Bizler; bazı kelimelerin kölesi durumundayken, bazılarının da farkında olmadan kölesi oluveririz. Onları duyduğumuzda, kendimizi; güvensiz, kısıtlanmış, üzüntü içinde hissederiz. Bu kelimeler, korkudan özgür olmadığımızın farkına varmamızı sağlayacak küçük ipuçlarıdır. Sözcükler gerçek değildir. Sadece bir durumu, olguyu, nesneyi, algılamamıza yarayan harflerin bileşkesi ya da kelime gruplarıdır. Ama bir sözcük, anımsama ve çağrışım yoluyla korkuyu ya da hazzı ortaya çıkarabilir. Herhangi bir şeyi tam anlamıyla incelemek için, sözcüklerden özgür olmalıyız. Korkudan özgür olmak için kişi, zihninin korkuyu nasıl yarattığını anlamalıdır. Korkuya kapılmış bir zihne sahip olan birey; kendini karmaşa ve çatışma içinde buluverir. Zihin; çatışma ve karmaşa içindeyken, korku hakkında öğrenme özgürlüğüne sahip midir? Korkuya zaman içinde alışır ya da alıştırılırız. Bir şeye bağımlı olmak (kaybetme düşüncesi) ve bir şeyden kurtulma çabasında olmak (kurtulmam lazım) “korkuyu” tetikleyen başlıca düşüncelerdir.
Brian TRACY’nin “Maksimum Başarı” kitabında; hepimizde olan, öğrenilmiş 2 korkudan reddedilme ve başarısızlık korkusuna değiniyor. Bu korkuların 6 yaşına kadar çocukluk dönemimizde hafızamızda programlanarak, genellikle de bireyin konfor alanının alt ve üst limitlerini oluşturduğundan bahsediyor. Alt limit; eleştirilmek veya reddedilmek istemez. Üst limit; eleştirilme veya reddedilmeyi aşmak için, almamız gereken risklerdir. Başarısızlıkları aşmak yerine, sınırlarımız içinde kendimizi rahat hissetmenin rehavetine kapılırız. Konfor alanımızın içine bir kez girdiğimizde, herhangi bir korku veya endişe duygusunu hissetmemek için hep orada kalmak isteriz. Böylece; öğrenilmiş olan korkularımız bizi, bizim için mümkün olabilecek her şeyden uzak tutmaktadır.