Güven ve özgüven kavramları sürekli birbirine karışmakta. Her ne kadar kavramlar tanıdık olsa da, cümlelerin gün içerisinde kullanım şekli önemli. Cümleler farkında olmadan dilimize yerleşerek, hayatımıza yön vermekte. Nasıl mı? Aklımızda kalan tanımının, doğru yada yanlış şekli ile dilimize yansımasından başka bir şey değil başımıza gelen. Esas olan; tanımları gerçekten doğru ve yerinde mi kullandığımız?
Güven nedir? Nasıl bir duygu? İnsan neden başkalarına güveni sürekli sorgular? Belki de kendinde olmayan yarım elmayı bulmak için başkalarını kulp bulur? Yoksa başkalarına takmak için uğraştığı o kulp, kendisini dışarı karşı kamufle etmekten başka bir durum değil mi? Bu yüzden sürekli, endişe ve şüphe içinde olabilir miyiz? Başkalarını sorgulayarak kendimizi bir yere koymaya ve hatta farkında olmadan yıpratmaya devam mı ediyoruz? Kapı arkalarında, telefonda konuşmalarında, ikili görüşmelerde, toplantı sonrasında, bizle ilgili olmayan cümleleri sürekli üzerinize mi alıyoruz?
Genel olarak “Güven”; “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat” olarak tanımlanır. O halde, başkalarına karşı bunları düşünürken, aslında farkında olmadan kendimize olan özgüvenimizi sarstığımızın farkına bile varmıyoruz. Bu da son zamanlarda fazlaca gündem de olan “ayna durumuna” küçük bir örnektir. Aynı “başkasında ne görüyorsan sende biraz “o” sundur” cümlesinin ifade ettiği gibi.
Sonuç olarak; “Özgüven” kişinin kendisine duyduğu güven şekli iken, “güven” başkalarına karşı duyduğumuz duygu ve düşünce şeklidir. Kendinize güveniniz ki başkalarına da güvenecek gücünüz ve sevginiz olsun.
GÜVEN
30
Kas