Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir .’Albert Einstein’
Nedim Şener’ in, Ayşenur Aslan’la konuştukları ilk önce ekrana daha sonra da gazetelere yansıdı. Can Dündar’ın da konuyu ele alışından sonra BARIŞMAK MI, ALIŞMAK MI başlığı geldi aklıma! Konu aslında Affetmek ve Öfke üzerine ! Can Dündar’ın “alın size kindar bir nesil nasıl büyüyecek!” başlıklı yazısıyla.
Sivas olayları da ardından cabası. Olanları sadece seyircimi kalacağız? Hayatımızın her alanında, durum ve kişilere ait olan mevcut kızgınlığımız. Bazen de içinde bulunduğumuz durumun manasızlığına dışarıdan bakışımız. Bazıları günah savuşturmak, “yaşanmış ortak geçmiş” desteği ve çabası görüntüsü ve kurgusu ile ortaya çıkar. Bazıları da (Nedim Bey’in kızı gibi babasına) yakınlarına kavuşmak isterken koşulsuzca her şeyini ortaya koyar tüm çıplaklığıyla. Farklı farkındalıklar yaşıyoruz içinde bulunduğumuz duruma dair. Daha önce belki de hiç farkında olmadığımız, es geçtiğimiz birçok şeyi hatırlıyoruz farklı oyunları seyredip deneyimleyerek.
Affetmek! Böyle bir durumda nasıl üstesinden geleceğimiz duygu ve düşüncelerimizin? Daha önce yaptıklarımızın bedeli buysa (Nedim Şener ve diğerleri gibi, seçimlerimizin sonucunu bu şekilde deneyimliyorsak) devinerek büyümek böyle bir şey mi? Her gün uyanırken neyi kucakladığımızı biliyor muyuz? Özgürlük mü, esaret mi; affetmek mi yoksa öfkeyi bilemek mi? Öfke! Bulunduğumuz yerde öfkelendikçe neyi değiştirebiliriz? Öfke ile sadece yok edebiliriz. Öfke doğru kullanıldığında, bizi doğru yere götürecek bir lokomotif. Tabi olumlu değişim istiyorsak. Yıkıcı bir değişim istiyorsak öfkemizi dipsizce besleyebiliriz!
Aynı Kızılderili hikâyesinde olduğu gibi. Siyah ve beyaz kurdun oynadığını gören çocuk, kabile büyüğüne hangisinin kazanacağınız sorar. Siyah öfke ve kızgınlık, beyaz ise sevgi ve merhameti içerdiği ifade edilen hikâyede; Cevap “-hangisini beslersen o kazanacaktır.” olur
Sonuç itibariyle; “Her tahliye beraat değildir” diyor, Hasan Pulur”. Mevcut durumlara alışarak ve kanıksayarak mı devam edeceğiz yoksa barışarak ve öfkemizi amacımız uğruna sevdiklerimiz için, sevgiye dönüştürerek yılmadan çalışarak mı besleyeceğiz?